KAZANMAK MI? KAYBETMEK Mİ?










Eski bir şarkı takıldı dudaklarıma. Aynalar! Hatırlar mısınız? İlk Salim Dündar söylemişti diye kalmış aklımda.Şimdiye kadar çok seslendiren oldu. Hangi yorumu beğenirseniz beğenin, müzik ve sözler zaten insana vurup geçiyor. Hele de 35 i devirmişseniz. 18 yaşa kadar ağır akan zaman ,35 den sonra turboya bağlıyor sanki.
O böyle hızlı akarken, vücudumuzda hücre üretimi yavaşlamaya geçiyor. Cildimiz, saçımız, sağlığımız eskisi gibi olmuyor artık. Her gelen gün, bir öncekini aratıyor. Ağrılar gibi basit hastalıklara, tansiyon vb. kronik hastalıklar ekleniyor. Tabi ki ilk etapta kendimize pek yakıştıramıyoruz. Bahaneler üretiyoruz. Sinirlendim, az su içtim, çok yedim falan filan. Bir süre sonra bakıyoruz ki mazeretler bitmiş, ama hastalık sabit kalmış. İstemeye istemeye gidilen doktorlar, başlanan tedaviler, bir pundunu bulsam da bıraksam diye içten içe nefret edilen ilaçlar.
Geçen senelere bağlı olarak beyazlayan saçlara, göz kenarında ki çizgiler ekleniyor. Gençken kendimizi seyretmeye doyamadığımız aynalara, artık sadece bir bakış atıp bırakıyoruz. Çünkü onlar  doğruyu söylüyor. Geçmişte de öyleydi, şimdi de öyle. Sadece biz artık mevcut gerçekten hoşnut değiliz. Bu konuda herkes kendi çabasını veriyor. Kremler, estetik ameliyatlar, gençliğe özenti giyim tarzları... Kendine genç sevgili bularak genç kalmaya çalışan (genelde) erkek kesimi.
Albümlere bakmak eskiden ne kadar zevkli gelirdi. Şimdi ise kaybettiğimiz her şeyi gözümüze sokuyor. Yiten gençliğimiz, yaşça bizden büyük sevdiklerimiz, hayattan eksilen arkadaşlarımız, dostlarımız. Orda o soluşmuş yapraklarda duruyorlar.  Dijital resimlerle hayata başlayan, yeni kuşaklar bunu nasıl yaşarlar, ya da yaşarlar mı bilmiyorum. Sadece fotoğraf çekip yayınlıyorlar.'1 yıl önce neredeydim? nasılmışım?' diye bakan kimse olduğunu sanmıyorum. Belki sadece yakın bir kaybın ardından bakıyorlar( tabi bula bilirlerse). Eskisinden kat be kat resimleri var, ama resimlerin bir anlamı ve değeri yok maalesef.
Pek çok insan yaşlanma sürecinde yaşam sevincinin ve enerjisinin de azaldığını iddia ediyor. Bence doğru değil. Hayatta başımıza gelen şeylerle birlikte, sadece davranış şeklimiz ve tepkilerimiz değişiyor. Artık daha az hezeyanlı ,daha az heyecanlı oluyoruz. Çünkü önem sıralamamız, her şeyi ben bilirim tavırlarımız ;saçımıza eklenen gümüş tellerle başkalaşıyor, gerçekliğe kavuşuyoruz. Hoşgörü ve anlayış hâkim oluyor hayatımıza. Kimileri ise yaşlılık depresyonuna giriyor. İşte o zaman fena. Ölüyorum, hayat bitti psikolojisiyle kendi içine kapananlardansanız:çok üzücü. Çünkü hayatınız boşuna geçmiş ;tecrübeleriniz sizi taçlandırmamış, sadece hayatın içinde sürüklemiş demektir.

Keyif alarak geçirin günlerinizi. Kaçınılmaz olanla savaşmak yerine onu sevgiyle kucaklayın. Misafir olduğumuz şu dünyada, umduğumuza değil bulduğumuza kanaat ederek yaşamak lazım. Ne dersiniz?




    EDUBBA






Yorumlar