BİLMECE

               


            İlk çağlarda dilin gelişmesine ve sosyalleşmeye sebep olarak onu gösteriyor bilim adamları.
İnsanların ayrışmasını, guruplaşmasını sağlamış. Güçlüler hayatta kalırken güçsüzler elimine olmuş ve kendisini galiplerin genlerinde günümüze kadar taşımış. Tamam, ipucu veriyorum; komşu teyzede, ailenizde, hatta televizyonda da yapılıyor. Buldunuz mu? Dedikodu yapmak.
            
          Bazı psikologlar bunun bir çeşit terapi olduğunu iddia ediyor. Kişi yanlış bir davranışa tanık olduğunda bunu başkalarına anlatarak hem vicdanını rahatlatıyor, hem de o kişiye kendince ceza vermiş oluyor. Tabiî ki bağımlılık düzeyine gelenlerde, bir çeşit hastalıkta sayılıyor.
       Nedir bizi ilgilendirmeyen onca şeyi merak ettirip, zaman ayırmamızı sağlayan? Genelde olumsuz şeyler üzerine dedikodu yapılır. Olumlu dedikodu mutlu etmiyormuş maalesef.
           
           Hayatın içine o kadar girmiş bir durumda ki bazen insanlar konuşmayla-dedikodu arasındaki çizgiyi bile seçemiyor. Normal başlayan bir konuşma dedikoduya kayı veriyor. Biz yapmasakta televizyondaki kadın programlarında, dizilerde, filmlerde konu oluyor. Hatta magazin programlarında ünlüleri takip edip çekiştiriyorlar.
Bazen haberlerde bile bir yıldızın ya da politikacının özel hayatı ile ilgili detaylara yer verilebiliyor. Ertesi sabah da kahvede ya da günde bunların kritiğine geçiliyor.
            
            İnsan doğası gereği, kimse dedikodu yaptığını kabul etmez. Hatta nefret ettiğini iddia eder.   Bir yandan o insanları eleştirirken aslında kendimizi de tanıyoruz. Neleri kıskanıyoruz, sevmiyoruz, hangi yanlışlara tolerans göstermiyoruz.
Sonuç olarak dedikodudan uzak duramasakta en azından insanların güvenini kaybetme noktasına gelmeyelim. Genlerimizdeki mirası abartmadan harcayalım.
                                                                              EDUBBA


Yorumlar