Kadın olmak zor zanaat arkadaş! Hele bir de Türkiye’de yaşıyorsan daha da
zor. İster çalışan,ister ev hanımı olun fark etmez. Pembe
nüfus kağıdınız varsa olay bitmiştir. Ev işleri, konu komşu memnuniyeti
(aslında daha çok konu komşu ne der kaygısı) çocukların not ortalaması, kocanın
orta şekerli kahvesi, kayınvalidenin takma dişleri senden sorulur. Bedava ahçı,
son ütücü(bu deyimi çok seviyorum),öğretmen, maliye bakanı, hemşire olman
yetmez. Aynı zamanda Miranda Kerr gibi güzel, Katy Perry gibi enerjik, en az
Andriana Lima kadar seksi olman beklenir. Çevrenin beklentileri hep bu yönde
(tabi kendilerine bakmadan). Ee peki ne yapsak o zaman dedim ve teknoloji de bu
kadar ilerlemişken (iyi ya da kötü olduğunu daha sonra ki yazılarla
konuşacağım) bir blog oluşturmaya karar verdim.
Kitapların en başında hani tek sayfa bazen de 2
ya da 3 sayfa önsözler olur ya benim blogumda da buna benzer bir şey olsun
istedim aslında. Kendi kendine adamışsın ya zaten kelimeleri ve zamanı; geçmiş,
şimdiki zaman ve gelecek küçük biçimsel(harf denilen) şekillere dönüşür ya bir
yerde bunu değiştirmek istedim bende. Bu yüzden de bu blogda kadınlara yönelik
bilgiler, hayat tecrübelerim, anılarım, hüzünlerim, sevinçlerim… Bunları
paylaşmak istedim bir günlük misali aslında. Tam bunları düşünürken bir de isim bulmak gerek dedim ve evimizin
sanatçısına başvurdum. Yaratıcı fikirler hep onda… Anne ‘YEŞİL PARMAKLAR’ olsun
dedi. Bir de hikayesi varmış. Zamanın birinde adamın birinin yeşil parmağı
varmış. Nereye dokunursa orayı yeşillendirip güzelleştiriyormuş. Hikayeyi de
duyunca tamam dedim. İsmi de bulduk…
Hayat her zaman paylaştıkça güzelleşiyor buna
eminim. O yüzden burada yazarken her şeyi ‘evet benimde böyle şeyler başıma
gelmişti, bende yaşamıştım buna benzer birşeyi’ dediğinizi duyar gibiyim.
Yorumlar
Yorum Gönder