" İyi günde ve kötü günde " diyerek başlanır evlilik hayatına. Ama kaç kişi gerçek anlamda kötü günü düşünür ki? Hepimiz pembe hayaller kurmaz mıyız? Güzel bir ev, koşuşan sağlıklı çocuklar, mutlu bir aile tablosu. Kaza, hastalık, maddi krizler hep başkalarının başına gelecek olaylardır. Bizim hayatımızla uzaktan yakından alakası olmaz diye düşünür insanoğlu ( Ne kadar bencil bir varlık insanoğlu).
Yaşlı bir çift tanıyorum. Kadın emekli öğretmen. İki kez beyin kanaması geçirdi. Şimdi tekerlekli sandalyeye mahkum olduğu gibi konuşma ve düşünme yetisini de kaybetti. 40 yılı aşan bir evlilik söz konusu. Adamın karşısında tamamen yabancı hatta kaba tabirle kukla bir bebek var. Aşık olup evlendiği kadın çok uzaklarda. Bir daha da asla eskisi gibi olamayacak aralarında ki ilişki. Dışardan düşünülüp hissedilen bu maalesef.
İşte tam bu nokta da Aşk denen kutsal şey başlıyor ve kazanıyor. Adam üç öğün yemek yediriyor. Sonra itina ile altını temizliyor. Düşünün pişik bile oluşmadı biliyor musunuz? Yağışsız havalarda düzenli gezmeye çıkarıyor. Tabi önce giydirip, saçlarını tarıyor usulca. Yere çökerek terliklerini geçiriyor ayaklarına. " Hadi Ceylan'ım gezme zamanı" diyerek şefkatle öpüyor o bembeyaz saçlarından.
Ben karmakarışık duygularla izliyorum onları. Kötü günde bundan daha güzel bir eş olunur mu? Sizce?
EDUPPA
EDUPPA
Yorumlar
Yorum Gönder