Bir doktor branşına göre hastalarla
uğraşır. Genelde aralarında hep mesafeli bir durum vardır. Oysa eczane
personeli öylemi. Bunca senelik meslek hayatımda yaşadıklarım bir kitap olur. Dram,
komedi, aksiyon hepsi var. 'Ne aksiyonu canım abartma 'dediğinizi duyar gibiyim.
Bir küçük anımı paylaşayım o zaman. Sakin bir mahallede açtım ilk dükkânımı.
Yanımda 18 yaşında bir bayan çırakla beraber çalışıyoruz. Güzel bir günün
ikindi saatlerindeydik. Kapı açık içeride muhabbet ediyoruz. Bir adam daldı dükkâna.
Kapıyı yavaşça kapadı. Tezgâha yaklaşırken biz ikimiz ayağa dikilmiş ne
olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Önce Duvarda asılı resime, sonra bana baktı.
İşte eczacı karşısında. Benden yeşil reçeteye tabi bir ilaç istedi. Sakinliğimi
nasıl koruduğuma hala şaşarım.
_Reçete
yok. Şimdi yok.
_ Maalesef o zaman size yardımcı olamam.
_Ama
olmalısın. Ben manisa'da yattım( Manisa ruh sağlığı ve hastalıkları hastanesini
kast ediyor)
_ Evet. Çıkmışsınız
ne güzel.
_ Yok,
çıkmadım kaçtım. Yemekleri kötüydü. Sonra Bakırköy'de kaldım 2 sene.( Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesi) Ama orayı
da sevmedim.
_ Doğrudur
_ Birini
bıçakladım. Ama raporum olunca bir şey yapamıyorlar. Gene Manisa'ya
gönderdiler. Şimdi iyiyim ama ilacımı alamayınca kötü oluyorum.3 gündür alamadım.
Almam lazım
_ Evet! Almanız lazım da, bana da reçete
lazım. (bu sırada ne kadar olasılık varsa aklımdan geçiyor. Ver ilacı gitsin
diyorum içimden. Ama sonra sağlık müdürlüğüne anlat anlata bilirsen derdini.
Ama ya bizi de bıçaklarsa. Tezgâhın üstünde kalemlikte boy boy makaslar ve
maket bıçağı var. Menü geniş anlayacağınız.) O zaman şöyle yapalım siz parasını
ödeyin, içinden bir blisterini size vereyim, yarın reçetesini getirince kalan
kutuyu veririm.
O adamla pazarlık yapmak ne kadar mantıklıydı bilmem,
ama işe yaradı. Adam razı oldu. O eczaneden çıktı. Benim çırağın sinirleri boşaldı,
başladı ağlamaya. Elinde ki makası nasıl sıkı tutmuşsa, elinin içine oturmuştu
resmen. Adam 3-4 gün sonra reçetesini getirip kalan ilaçlarını da aldı.
Hırsızı, tırnakçısı, tacizcisi
hikâyeler bu tarz uzayıp gidiyor.
Hastalar bizi benimsiyor, biz de
onları. Annesinin karnından beri tanıdığım çocuklar var. Aşklarını, gençlik
maceralarını dinlediğim yaşlılar. Tatlı dilli olanlarıyla sohbete doyamam.
Yaşamları bir film olanlar, geçmişi geride bırakmış ağızlarına almayanlar var. Öldüklerini
komşu ya da çocuklarından duyup ağladığım insanlar var.
Maddi stresi olmasa, çok severek
yapıyorum mesleğimi. Bir gülümseyişle yorgunluğumu alan insanlar olduğu sürece
bu böyle olacak.
ECZ. GÜLİZ SARIAĞAÇ
Yorumlar
Yorum Gönder