Kadın olmak zor zanaat. Hani çocuklar olmasa, cinsiyet değiştireceğim. Yüklemişler sırtımıza sorumluluğu, uğraş dur. Bir de afra, tafra, burun kıvırmalar. Hayra da yaramıyor. Hava sıcak, işten gelmişsin. Koştur koştur yemek, çamaşır, ütü ne gerekiyorsa yapmışsın. Sanki saunadan çıkmış gibi olmuşsun. Vır vır vır birde şikâyet dinliyorsun. Köle, efendilere karşı...
Hadi örnekleyelim. Her evde aynı dert oluyordur, eminim.’ Ne pişireyim?’ Cevap : ‘Fark etmez’. Öyle bir yemek yok ki. Ah keşke o yemeği bilsem. Her gün pişirsem. Sabah işe giderken başlıyorum, akşama ne pişirsem diye kafa patlatmaya.

Eve yaklaşık 6 gibi varıyorum. Üstümü değiştirip hemen mutfağa dalıyorum. 1 saatte her şey hazır. Sofrayı çocuklara kurduruyorum. Sonra toplaşıyoruz masanın başına... Başlıyor şikâyet:- ‘ yaaa ben bunu sevmem ama’ (asla taviz yok YEEE) _‘salata yapmadın mı? Tuz da yok sofrada’ _‘ben diyetteyim. Bunu yiyemem, başka ne var yiyebileceğim?’ vb. Ne pişireyim diye sorduğumda, fark etmiyordu hani ne değişti? Nankör kedilerrrr...

1 saat sonra ‘ya anne atıştırmalık hiçbir şey yok bu evde’ sunulan 2-3 alternatif aburcuburlar yendikten hemen sonra; ’ya soğuk soğuk bir şey olsa ‘ Hadi bakalım buradan yakın .
Artık saat 11 civarı yatmam lazım sabaha erken kalkacağım bir seslenme daha’ anne kuru yemiş yok mu? ‘ yok almıyorum. Yüzleri mayın tarlası gibi oldu. Ama İMDAT BENİ YİYECEKLER...
Hemen her evde benzer senaryolar oynanıyor. Biz anneler çabalayıp koşturuyoruz. Bunu severek de yapıyoruz işin doğrusu. Sadece bir teşekkür bekliyoruz karşılığında. Bizi de onların düşündüğünü gösterecek bir jest belki. Bir iyi geceler öpücüğüyle gelen, sıcacık bir sarılma. Oysa çocuklar büyüdükçe bedenen ve zihnen bizden uzaklaşıyorlar. Ama bu uzaklaşma kayıtsızlık şeklinde olmamalı.
EDUBBA
Yorumlar
Yorum Gönder